Pınar Du Pre
Pınar Du Pre, gerçekçiliğin temel doğası ile ilgili bir
ressamdır. Sanatçıya göre; bu gerçeklik hiç de bildiğimiz gibi bir gerçeklik
değildir. Quantum mekaniği ve M teorisi anlayışı; tüm parçaların karıştığı
ve bir bütünsellikle birleştiği, kendi içinde bölünmemiş bir evreni
göstermektedir. Fiziksel gerçeğin temel doğası; bize öyle görünse de, farklı
nesnelerin toplamı veya toplanması değil, devamlı dinamik değişiklik içinde
olan bölünmemiş bir bütün olmasıdır.
Bu bulgulardan esinlenen Pınar Du Pre; sanatsal “iç dünya”
ve “dış dünya” benzetmeleri yaratmaktadır. Du Pre’nin resimleri, günlük
hayatımızın dokunulabilir gerçekliğinin, dünyadaki her şey gibi yanıltıcı bir
şekilde, sanal olduğunu göstermektedir. Bilimsel bulgular; beyinlerimizin
“dış dünyayı” her seferinde plastik gibi şekillendirdiğini ve bize
“gerçeklik” olarak öne sürdüğünü göstermektedir. Pınar Du Pre’nin tekniği de
bu yanılgıyı yansıtmaktadır. Sanatçının, dijital sanatın sentetik duruşunun
üzerine kurguladığı sahneler, tanıdık ama gerçeklikten uzak kareler
sunmaktadır. Eserlerinde kullandığı dijital sanatlar, algımızın sanallığını
yansıtırken; akrilik, varak ve “epoxy” gibi klasik sanat araçları da,
gerçekliğimizin yaratılmış ve dokunulabilir tarafını yansıtmaktadır. Pınar en
büyük sanatsal etkilenmelerine gönderim yaparak stilini “New Symbolist Pop-Art”
olarak tanımlamaktadır. Pop-Art, zamanında kütlesel kültürün materyalizmini
ikonografik olarak çizmiş olsa da, Pınar’ın daha alt üst edici bir niyeti
vardır. Onun dileği, sanatı ile içsel bir kavrayışı harekete geçirmektir.
Maksadı; bilinen inanış sistemlerini soruşturmak ve kanvasın ötesine bakarak
gerçekliğimizi farklı yorumlamamıza ilham vermektir.
Eserlerin her birinde
yansıtılanlar, izleyicilere görünenin ve görünmeyenin, gerçeğin ve algılamanın
oyun alanındaki bulanık köprülerini sorgulattırmaktadır. Sanatçının, “gerçeğin
ne olduğunu” sorguladığı her bir eserinde, “gerçeğin” parçaları gözümüze
çarpmaktadır.
Du Pre; “her akıl gördüğünü daima kendi bünyesinde
bulundurmaktadır ancak sınırlı ve belirsiz bakış açısı ile. Her birimizin
hayatlarımızda farklı tecrübeleri vardır, fakat her bakış açısı geçerlidir.
Beyinlerimiz, farklı bir boyutun yansıması olan frekansları yorumlayarak
tarafsız gerçeği matematiksel anlamda inşa eder; bu farklı boyut, boşluk ve
zamanın her ikisinin ötesindeki daha derin bir var olma düzenidir.
Varoluşumuzun doğasını durmadan sorgulamam, doyumsuz merakımdan ve gerçeğe
olan çok derin sevgimden gelmektedir. İnsan yaşamının kutsallığına
inanıyorum.
Sanat; merakımı dönüştürecek, bilimi resme aktaracak,
şekilsizliğe şekil getirecek tuvalimdir.” diyerek, eserlerinin temelindeki
düşüncelerini aktarmaktadır.